Büyükanne Ve Büyükbabalar İle Torunlar Arasındaki Hukuki İlişkiler
Prof. Dr. Şükran ŞIPKA
Henüz daha büyükanne olamadım ama, büyükanne ve büyükbabalarım oldu!. Çocuklarımın da büyükanne ve büyükbabaları vardı, şu anda – kendisine uzun ve saglıklı ömür diliyorum- sadece babaanneleri var.
Sizler de belki torunsunuz, belki büyükbaba ya da büyükanne!. Evrenin ve varoluşun en önemli kuralı olan neslin üremesinin uzantısıdır bu ilişki. Bugünün büyükanne ve büyükbabaları, dünün çocukları ve önceki günün torunları idiler. Bugünün torunları ise, yarının anne ve babaları, sonraki günün büyükanne ve büyükbabaları olacaklardır.
Evlat sevgisinin ne kadar yüce bir kavram olduğu her ne kadar tüm din kitaplarına va edebiyat eserlerine konu olsa da , anlatılamaz, sadece yaşanır.
Ancak bunun yanında torun sevgisi ve üçüncü nesil ile ilişki boyutu da bu duygudan çok daha yogun bağlar taşısa gerek. Gerçekten yakınlarınızın ya da kendinizin, torunlarınıza karşı olan duygularınızın, belki kendi kızınız ya da oğlunuzun sevgisinden çok daha yoğun olduğunu itiraf edebilirsiniz.
Olayın bireysel psikolojik boyutunu bir yana bırakıp, kısaca sosyal boyutuna değinecek olursak;
- Özellikle Türkiye’nin hızla değişen yeni aile yapısı içinde, annelerin daha yoğun olarak sosyal ve çalışma hayatına atılmaları, çocukları ile zamansal anlamda birlikte olamadıkları gerçeğini -ben örneğinde- hepimiz yaşıyoruz. Yine Türkiye’nin -bu yönü ile batı ülkelerine göre çok fazla değişmemiş olan- aile yapısı içinde , çalışan annelerin çocuklarına önemli oranda büyükanne –ve büyükbabaların baktıkları da bir gerçektir.
- Yine Türkiye’nin kendine özgü –son yıllarda hep birlikte yaşadığımız- ekonomik krizlerinde, anne ve babaların yetişkin ve evli evlatlarını ekonomik olarak destekledikleri ve bu amaçla onları kendi evlerine alıp, torunları ile birlikte hep birlikte yaşadıkları örnekleri ile karşılaştık.
- Yine Türkiye’deki sosyal ve ekonomik bunalımlara bağlı olarak boşanma sayısının hızla arttığı gerçeği yanında, bu boşanmalar sonunda bağımsız bir aile konutu olmayan kadınlarımız çocukları ile birlikte kendi ailesinin yanına sığınmaktadır. Mahkeme tarafından çocukların velayeti babaya verilse dahi, bu çocuklara daha çok büyükanne ve büyükbabalar bakmaktadır.
Bu örnekler ve benzerleri, her birimizin kendi aile yaşamı içinde farklı şekillerde, ancak sonuçta BÜYÜKANNE VE BÜYÜKBABALAR İLE TORUNLAR ARASINDAKİ yoğun duygusal ve sosyal ilişkiler olarak yer alır.
Şimdi bu ilişkinin bir de hukuki boyutuna bakalım.
Acaba, büyükanne ve büyükbabalar ile torunlar arasındaki bu yoğun duygusal ve sosyal ilişkiler, aynı yoğunlukta yasal ilişkilerde de yer alıyor mu?
Ya da soruyu şöyle soralım.
Yasalarımızdaki düzenlemeler, büyükanne ve büyükbabalar ile torunlar arasındaki hukuksal ilişki bağını yeterli ve tarafların çıkarlarına uygun olarak düzenlemiş mi?
Bu soruyu ağırlıklı olarak Türk Medeni Kanunu kapsamında yanıtlamaya çalışacağım. Zira kişiler arasındaki özel hukuk ilişkileri bu kanun kapsamında ele alınmıştır.
4721 sayılı TÜRK MEDENİ KANUNU’NDA BÜYÜKANNE VE BÜYÜKBABALAR İLE TORUNLAR ARASINDAKİ HUKUKSAL İLİŞKİLER
1- Hısımlık bağı
a) Kan hısımlığı
MK.m.17 hükmü gereği , büyükanne ve büyükbabalar ile kendi soyundan gelen torunlar arasındaki yasal hısımlık “düz çizgi altsoy-üst soy hısımlığı” dır. Bu hısımlığın özellikle evlenme engelleri ve mirasçılık açısından hukuki etkisi sözkonusudur. Bu ilişkileri aşağıda kısaca ele alacağız.
b) Kayın hısımlığı
MK.m.18 gereği, eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları arasında aynı tür ve dereceden kayın hısımlığı oluşur.
2- Evlenme engeli
MK.m.129/ b.1 gereği, büyükanne ve büyükbabalar ile kendi soyundan gelen torunlar arasında evlenmek yasaktır. Aynı şekilde b.2 gereği , boşanan eşlerden biri diğerinin alt soyu ile evlenemez. Örneğin, boşandığı eşinin daha önceki evlilikten olan torunu ile evlenmek yasaktır.
Aynı maddenin b.3 hükmü, evlat edinme sonucu evlat edinenin, evlatlığın altsoyu ve eşi ile, evlatlığın da evlat edinenin eşi veya alt soyu ile evlenmesini yasaklamıştır. Böylece örneğin, bir kimse evlat edindiği kişinin mevcut ya da daha sonra doğacak torunu ile evlenemeyeceği gibi, evlatlık da kendisini evlat edinenin torunları ile evlenemez. Bu evlenme engelleri “kesin evlenme engeli” olup, bu durumda yapılan evlenme kesin hükümsüzdür (batıldır) .
3- Torun ile kişisel ilişki kurma hakkı
Eski Medeni Kanun kapsamında çocuk ile kişisel ilişki kurma hakkı, velayet kendisine bırakılmayan anne ya da babaya tanınmış olan bir haktı. Ancak, hakimin hukuk boşluğunu Türk örf ve adet hukukuna uygun olarak doldurmasına bir örnek olan l959 tarihli Yarg. İBK. ile , bu hak belirli bir çerçevede büyükanne ve büyükbabalara da tanınmıştı.
Yeni MK.m. 325 koşulları çerçevesinde “üçüncü kişilerin” de , çocuk ile görüşme ve kişisel ilişki kurma hakkı tanınmıştır. Maddede geçen “...özellikle hısımlarına da tanınabilir..” şeklindeki ifadeden , büyükanne ve büyükbabaların bu maddeden öncelikle yararlanabilecekleri açıktır. Yeter ki çocuğun menfaatleri zedelenmesin!
4- Büyükanne ve büyükbabalar ile torun arasındaki velayet ve vesayet ilişkisi
Medeni Kanun kuralları gereği velayet hakkı , ana ve baba evli iseler, her ikisine eşit olarak verilmiştir (m.336). Eğer ana ve baba boşanır ya da ayrı yaşama hakkı elde eder ise, velayet mahkemece eşlerden birine verilir. Eğer eşlerden biri ölmüş ise, velayet sağ kalan eşe aittir (m.336/son). Ana ve baba evli değil ise, (evlilik dışı doğan çocuklar için) velayet anaya aittir (m.337)
Görüldüğü üzere, çocukların bakımı, eğitimi (dini eğitimi de dahil), evlenmelerine izin ve varsa mallarının yönetimi gibi hususları içeren velayet hakkı sadece çocuğun ana ve babasına ya da bunlardan birine tanınmıştır. Bu nedenle, büyükanne ve büyükbabaların, torunları üzerinde velayet hakkı (ve yükümlülüğü) bulunmamaktadır. Buna bağlı olarak, büyükanne ve büyükbabalar, velayet hakkı çocuğun anne ya da babasında bulunduğu süre içinde , torunlarının adını koyma hakkına, bakımı, eğitimi, gelişimi, evlenmesine izin ve mallarının yönetimi hakkına sahip olamayacaklardır. Hatta çocuğun bir başka aileye evlatlık olarak verilmesi kararında dahi söz hakları bulunmamaktadır.
Buna karşılık, vasi atanması gereken hallerde, MK.m. 414 kuralı gereği, vesayet makamı ergin kişilere vasi atanmasında öncelikle eşini ya da yakın hısımlarından birini tercih edecektir. Bu kural yardımı ile bir çocuğa vasi atanmasında da vesayet makamının takdirine göre, büyükanne ve büyükbabaların, ya da her ikisinin birlikte vasi olarak atanmaları mümkündür. Böylece büyükanne ve büyükbabalar vasi sıfatı ile, -vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydı ile- ana ve babanın yetkilerine sahip olurlar (m.445/II).
Bunun dışında büyükanne ve büyükbabaların, “koruyucu aile” sıfatı ile (m.347 gereği) çocuk üzerinde bazı hak ve yükümlülüklere sahip olmaları da söz konusudur.
5- Büyükanne ve büyükbabalar ile torunlar arasında nafaka yükümlülüğü
M.K.m.327 vd.hükümleri gereği, çocuk için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır. Buna karşılık, aile bireyleri arasındaki yardım nafakasını düzenleyen m.364 vd. hükümleri gereği, büyükanne ve büyükbabalar ile torunlar arasında da –karşılıklı olarak- yardım nafakası yükümlülüğü vardır. Ancak buna dayanılarak nafaka davası açmak için, mirasçılıktaki sıranın gözönüne alınması gerekir (m.365/I).
Ayrıca, M.K.m.370 gereği, “...büyükana ve baba ile yaşayan ve emeklerini ya da gelirlerini aileye özgüleyen ergin altsoylar (torunlar), buna karşılık uygun bir bedel isteyebilirler”.
6- Büyükanne ve büyükbabalar ile torunlar arasında ev başkanı sıfatı ile sorumluluklar
M.K.m.369 hükmü gereği, gözetimi altında bulunan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı bulunan bir kimsenin sorumluluğu kapsamında, bir büyükanne ya da büyükbabanın da, torunlarının meydana getirdiği zararları tazmin etme yükümlülüğü vardır. Aynı şekilde, bir torunun da ev başkanı sayılabileceği durumlarda, gözetimi altındaki akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı bulunan büyükanne ya da büyükbabasının üçüncü kişilere verdiği zarardan sorumluluğu söz konusu olabilecektir.
7- Büyükanne ve büyükbabalar ile torunlar arasında miras ilişkisi
Torunlar, büyükanne ve büyükbabaların birinci zümre mirasçılarıdırlar (m.495/son). Yeter ki, kendi anne ya da babaları miras bırakandan önce ölmüş olsun!
Büyükanne ve büyükbabalar ise, m.497/I gereği, altsoyu, ana ve babası ve onların altsoyları bulunmayan mirasbırakanın (torunlarının) üçüncü zümre mirasçılarıdırlar. Her iki taraf için de, m. 578’deki koşullar kapsamında yasadan dolayı “mirastan yoksunluk” söz konusu olabilir. Buna karşılık “mirasçılıktan çıkartma (ISKAT) tasarrufu, saklı pay (mahfuz hisse) hakkı sahibi mirasçılar aleyhine yapılabileceğinden, büyükanne ve büyükbabalar torunlarını m. 510’daki koşullar çerçevesinde mirasçılıktan çıkartabilirler. Zira torunlar, “altsoy” sıfatı ile saklı paylı mirasçıdır. Buna karşılık, üçüncü zümre mirasçı olan büyükanne ve büyükbabalar ise, torunlarının saklı paylı mirasçısı sayılmadıklarından, onlar için mirasçılıktan çıkarma tasarrufu yapılması gerekmez.
M.K.m.645 gereği, mirasbırakanın ölümünde onunla birlikte yaşayan ya da onun tarafından bakılan büyükanne ve büyükbabalar ile torunlar da, durumun özelliğine göre, mirasbırakanın ölümünden sonra üç aylık bakım ve geçim giderlerinin terekeden sağlanmasını isteyebilirler.
Büyükanne ve büyükbabalar torunlarını mirasçı olarak atayabilir ya da onlara vasiyet yolu ile belirli bir mal bırakabilirler. Böyle bir durumda, söz konusu kazandırmanın küçüğün ana ve babasının velayet hakkına dayanan “çocuğun serbest mallarını “ yönetme ve gelirlerinden faydalanma hakkını yasaklayabilirler (m.357).
8- Büyükanne ve büyükbabaların, torunlarının soyunu reddedebilme hakkı
Medeni Kanun’a göre ( m.282) bir çocuk ile ana arasında soy bağı “doğum” ile kurulur. Buna karşılık evlilik dışı doğan bir çocuk ile baba arasında yasal soy bağı, ya babanın anne ile evlenmesi, ya babanın çocuğu tanıması, ya da babaya karşı açılacak olan babalık davası sonucu mahkeme kararı ile kurulabilir. Bir de yapay nesep dediğimiz, evlat edinme sonucu kurulan soybağı sözkonusudur.
Soy bağının kurulması ya da var olan soy bağının ortadan kaldırılmasında, büyükanne ve büyükbabaların yasada düzenlenen rollerini aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:
a) Evlenmeye izin ve itiraz
Henüz ergin olmayan (18 yaşını doldurmamış) ya da herhangi bir sebeple kısıtlanmış olup, anne ve babasının vesayeti altına konulan oğullarının, bir kadından dünyaya gelen çocuğu için çocuğun annesi ile evlenmek istemesi durumunda, MK.m.126 ve 127. maddeler gereği yasal temsilcinin izni gerekir. İşte böyle bir olayda, büyükanne ve büyükbabalar, veli ya da vasi sıfatı ile bu evlenmeyev(oğullarına) izin vermeyebilirler.
Ancak, izin vermemeleri haklı bir sebebe dayanmaz ise, MK.m.128’e göre, mahkemeden izin alınması da sözkonusudur.
Geçerli bir evliliğe rağmen büyükanne ve büyükbabalar, o evlilik yolu ile, çocuk ile baba (kendi oğulları) arasında kurulan soybağına itiraz edebilirler ( m.294) . Ancak bu davada “kocanın baba olmadığını” ispatlamaları gerekir.
Böylece büyükanne ve büyükbabalar, kendi oğulları ile torunları arasında evlilikle kurulacak olan soybağına dolaylı olarak katılır ya da engelleyebilirler.
Buna karşılık büyükanne ve büyükbabaların , torunlarının evlenmesine izin verip vermeme hakları bulunmamaktadır. Sadece, kanundaki koşullar altında eğer torunlarının vasisi sıfatına sahip iseler, bu halde m. 127 gereği izinleri gereklidir.
b) Tanımaya itiraz hakları
Eski Medeni Kanuna göre, babanın ölmesi ya da temyiz kudretini kaybettiği durumlarda, babanın babası (büyükbaba) torununu tanıyarak, kendi oğlunun nüfusuna kaydettirebiliyordu. Yeni Medeni Kanun ile birlikte bu hüküm kaldırılmıştır.
Ancak, tanıma yapacak olan (baba) , küçük ya da kısıtlı ise, veli veya vasisinin rızası aranmıştır. (m.295/II) . İşte bu durumda büyükanne ve büyükbabalar bu sıfatla oğullarının yapacağı tanıma işlemine izin vermeyebilirler.
Ayrıca, m. 298 gereği ilgililerin dava hakkı sonucu, büyükanne ve büyükbabalar tanımaya itiraz davası açabilecekleri gibi, tanıyan (oğulları) ölmüşse, onlara karşı da bu dava açılabilecektir. Bu davalarda ilgililer “tanıyanın gerçek baba olmadığını” ispat etmek zorundadırlar.
c) Çocuğun baba ile olan soybağının reddi
“Babalık karinesi “ Mk.m.285 /I hükmünde açıklanmıştır. Bu maddede ayrıca gaiplik halinde babalık karinesi de düzenlenmiştir. Bu karinelere rağmen çocuğun babası olmadığını iddia eden kişi (koca), doğumu, baba olmadığını veya ananın (karısının) gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde babalığın reddi davası açabilir.
İşte bu hak düşürücü süreler geçmeden, kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi, ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmiş olması hallerinde, koca yerine kocanın...anası ve babası da bu davayı açabilirler (m.291). Bu koşullar altında bir büyükanne ve büyükbaba, torunlarının oğulları ile olan soybağını reddetme hakkına sahip olurlar.
Bu koşullar dışında, oğullarının karısının (gelinlerinin) başka bir erkekten olan çocuğunu kabul etmesine karşı, yasal olarak bir şey yapamayacaklardır.
d) Babalık davasının tarafı olmaları
Evlilik dışı bir çocuğun gerçek babası ile soybağının kurulmasına ilişkin babalık davasını, yasa gereği sadece ana ve çocuk açabilir (m.301). Büyükanne ve büyükbabaların torunları için böyle bir dava açma hakları yoktur. Sadece çocuk için açılacak davada “kayyım” sıfatına sahip olabilirlerse, çocuk adına bu davayı sürdürebilirler (m.303/II).
Büyükanne ve büyükbabalar, oğullarına karşı açılacak olan babalık davasında,
--baba ölmüş ise-, “davalı” sıfatı ile de yer alabilirler (m.301/II, 304).
e) Evlat edinmeye izin ya da itiraz
Bir küçüğün evlat edinilmesine, ana ve babası ve eğer vesayet altında ise, vesayet mahkemeleri izin verebilir (m.308/III ve m.309). Bu durumda büyükanne ve büyükbabaların torunlarının evlatlık olarak verilmesine ya da kendi çocuklarının bir küçüğü evlat edinmesi işlemine, izin verip vermeme hakları bulunmamaktadır.
Buna karşılık, büyükanne ve büyükbabalar, bu yukarıdaki hallerde evlat edinme işleminde “esasa ilişkin noksanlık” sebebi ile , iptal davası açabilirler (m.318/I). Dava hakkı , evlatlık ilişkisinin kaldırılması sebebinin öğrenilmesinen itibaren 1 yıl geçmekle düşer (m.319).
9- Büyükanne ve büyükbabaların torunlarını evlat edinebilmesi ve sonuçları:
Yeni Medeni Kanun’da evlat edinme koşulları arasında, “küçükleri” evlat edinecek olanların başka altsoyunun bulunmaması koşulu kaldırılmıştır. Bu durumda büyükanne ve büyükbabalar, kendi çocukları yanında torunlarını da evlat edinebilirler. Bu konuda kanunda engelleyici bir koşul yer almamaktadır. Ancak, -eşi ayırt etme gücünden yoksun olmadıkça-, bir büyükanne ya da büyükbaba tek başına torununu evlat edinemez, mutlaka eşi ile birlikte evlat edinmek zorundadır (m.306 ve 307). Bu evlat edinmenin küçüğün yararına olup olmadığı hakim tarafından re’sen araştırılacaktır (m.316).
Büyükanne ve büyükbabaların torunlarını evlat edinebilmesi için ayrıca, eğer torun küçük ise, en az 1 yıl süre ile büyükanne ve büyükbaba tarafından bakılmış ve eğitilmiş olması gerekir (m.305). Evlat edinilecek olan torun ergin bir kişi ise, bu halde m.313 gereği, büyükanne ve büyükbabanın başka bir altsoyunun bulunmaması koşulu geçerliliğini korumaktadır. Ayrıca , yine bu madde gereğince, bu ergin torun ile birlikte ya en az 5 yıldan beri aile halinde yaşıyor olmalılar ya da bu toruna küçükken en az 5 yıl bakıp, eğitmiş olmalıdırlar.
Büyükanne ve büyükbabaların torunlarını evlat edinmesi sonucunda şu hukuksal ilişkiler ortaya çıkacaktır:
- M.K.m.314 gereği, ana ve babaya ait olan haklar ve yükümlülükler (velayet hakkı) evlat edinenlere (büyükanne ve büyükbabaya) geçer.
- Evlatlık küçük ise, evlat edinenin (büyükanne ve büyükbabanın) soyadını alır. Evlat edinenler isterse çocuğun ön adını da değiştirebilirler. Evlatlık ergin ise, eğer isterse evlat edinenlerin soyadını alır, ya da eski soyadını koruyabilir.
- Evlat edinilen ve ayırt etme gücüne henüz sahip olmayan torunun nüfus kaydına ana ve baba adı olarak, büyükanne ve büyükbabanın adları yazılır (m.314/f.4).
- Evlatlık ve altsoyu (torun), evlat edinenlerin (büyükanne ve büyükbabanın) –varsa diğer çocukları ile eşit olarak- birinci zümre yasal mirasçısı olur. Bu durumda , “evlatlığın kendi ailesindeki mirasçılığı” da devam edeceğinden (M.K.m.500), evlat edinenlerin kendi çocuğu ve evlatlığın kendi üst soyu olan anne ya da babasının mirasbırakanlardan önce ölmesi, ya da mirastan çıkartılması hallerinde, evlatlık bu koldan da miras elde edebilecektir.
- Altsoyu olmayan büyükanne ve büyükbabanın ise, tek yasal mirasçısı evlatlık (torun) olur ( m.500).
- Buna karşılık, büyükanne ve büyükbabalar torunlarının üçüncü zümre mirasçıları oldukları halde, evlat edinme dolayısıyla evlatlığın (torunun) mirasçısı olamazlar (m.500/son).
SONUÇ:
Görüldüğü üzere Medeni Kanun kapsamında büyükanne ve büyükbabalar ile torunları arasındaki yasal ilişkiler yumağı, çoğu zaman dolaylı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ilişki , evlilik içindeki çocuğun kendi ana ve babası ile yasa gereği kurulan ilişkilerinden daha zayıf bir bağdır.
(Bu makale, Prof.Dr.Zahit İMRE’ye Armağan’da (2009) yayınlanmıştır. Beni akademik hayata yönlendiren ve ilk asistanlık yıllarımda kürsüsünde yer aldığım çok kıymetli Zahit Hoca’m nurlar içinde olsun, kendisini sevgi ve minnet duygularım ile yad ediyorum. Prof.Dr.Şükran ŞIPKA)